27 Nisan 2010 Salı

venedik evleri (ve Casanova'nın gizli kalmış mahareti)

Venedik’te tatil yapabilirim ama meydana bakan bir evim olmadıkça yaşayamam herhalde... Binalar bitişik düzen ve sokaklar o kadar dar ki komşun aynı zamanda da ev arkadaşın sayılır. Bir de evlerin kutu gibi küçücük olduğunu görünce, hiç içi çekmez oluyor insanın. Yalnız bazı ara sokaklarda gördüğümüz avlulu bina gruplarından tahmin ediyorum ki cukkası sağlam olanlar tıpkı Beyoğlu’ndaki bazı binalar gibi kendi saklı cennetlerini yaratmış.







Beni en çok şaşırtan şeylerden biri de

24 Nisan 2010 Cumartesi

venedik san marco meydanı



San Marco Meydanı boşken ki sabahın erken saatlerinde boş yakalamak mümkün, öylesine büyük ve görkemli ki insanda yıldızlı gökyüzüne bakmak gibi bir duygu yaratıyor. Ne kadar da küçücükmüşüm diyorsun ve o dönemle bugünün arasındaki yaşamsal ve mimari farklılıkları düşünürken buluyorsun kendini. 


Bir kere korkunç bir çelişki var. Böylesi bir meydanı inşa edenler kutu kadar evlere üstelik de bitişik düzen neden yerleşirler? Bu engin duygudan keyif alanlar o evlerde nasıl daralmazlar?



Meydana bakınca bugün yaşadığımız iç mekânlar gittikçe güzelleşir ve bize hizmet eder hale gelirken dış mekânlarda daha yükseğe çıkmak uğruna feda ettiğimiz güzellik ve estetik anlamsız geliyor.


 Acaba o dönemde insanlar paylaştıkları mekânlarda güzellik ararken bireysel mekânlarına pek aldırmıyor muydu? Bizler bireyselleştikçe paylaşılan yerlerin önemi mi azaldı? Bu gidiş iyiye mi, yoksa kötüye mi?

23 Nisan 2010 Cuma

venedik'te turist tuzaklarından uzakta


Turist tuzaklarına düşmeden Venedik’in tadını çıkarmaya gelince; işte o kısmı ayaklarınızın ve bacaklarınızın takatine kalmış. Benimkiler yerindeydi, kendilerine minnetim sonsuz, çok eğlendim.


Turist tuzakları arasında sekerken tuzak dışı noktalara gelişigüzel atışlar yaparak hem turistliğimin hakkını verdim hem de “Ay hayatım, siz onların peşinden koşarken çok şeyler kaçırmışsınız,” diye hava atabilecek kadar rutinden kaçmayı başardım.


13 Nisan 2010 Salı

venedik'te alışveriş



Venedik'in ara sokaklar daha önce de belirttiğim gibi dar ve gökyüzüyle bağlantısız. Ama memleket akıllı insanlarla dolu, sokakları öyle mağazalarla donatmışlar ve vitrin tasarımı öyle bir sanat haline gelmiş ki durumun farkına varman alışveriş dürtülerinin gücüyle doğru orantılı oluyor.

Burada bir dipnot düşeyim erkekler de kadınlar kadar kolay kaptırıyor kendini vitrinlere. Efsane falan değil bu milletin kadını da erkeği de giyinmeyi biliyor. Dolayısıyla hangi milletten olursa olsun buraya gelen erkekler de acaba daha iyi nasıl giyinebilirim, şu benim dolapta da olan gömlek bu adamların üzerinde neden bir başka duruyor diye meraka kapılıyor.



 Mağazalara girip çıkmadan bu sokaklarda dolaşmak imkansız. Giriyor, kurcalıyor, deniyor, fiyat soruyor, bir alışkanlık pazarlık yapmaya çalışıyorsun. Ve işte orada bir duruyorsun. Çok güçlü bir yöntem geliştirmişler, İtalyanca hariç ne dil konuşursan konuş anlamazdan geliyor (bilemiyorum gerçekten mi anlamıyorlar) ve pazarlıktan paçayı yırtmaya çalışıyorlar. Israrcı davranıp devam edersen yüzde 15’le 30 arasında bir indirim koparmak gayet mümkün. Hatta tasarımcı markası satan mağazalarda bile mümkün, Ferragamo’da veya Max Mara’da pazarlık yaparsam çingene görünürüm falan diye çekinmeyin, isteyenin bir yüzü vermeyenin iki demişler.


Böyle mağazalara gire çıka ilerleyeyim derken koca bir günü topu topu San Marco’nun yakın civarındaki sokaklarda öldürmek olası. Öldürmek diyorum çünkü Venedik’e gidip de alışverişle zamanını doldurmak bildiğin cinayetten aşağı kalmayan bir hareket olur, sözüme güvenin. Bunu size henüz tedavi kelimesiyle tanışmamış bir alışverişkolik söylüyor!

venedik'te düşülmesi gereken turist tuzakları



Öncelikle düşülmesi gereken turist tuzaklarına bir bakalım. Gelmişken bir gondol turu yapmak Venedik’te imanın beş şartından biri. 60 Avroya 20 dakikalık kısa tur, 80 Avroya 30 dakikalık standart tur, 120 Avroya 60 dakikalık “Grand” tur atılabiliyor. 30 dakika ve 80 Avro iyidir; yalnız saat tutmayı unutmayın, biz galiba birkaç dakika düdüklendik. Casanova’nın evini falan görüyorsun bu standart turda, zaten üzerine en eğlenceli espriler türetilen bölümü de o oluyor.
          

venedik'te haritasız olmaz


Venedik gezecekseniz, elinizde haritanız olacak. Sakın ola sağa sola sorarak giderim mantığıyla hareket etmeyin. Bizim memlekette yol soran dümdüz, dosdoğru, şuradan doğru vurduruver, iki düz bir ters gibi cevaplar alabilir, hatta almayı bekler; bu şehirde o cevaplar mümkün değil. Hele de tarifi elinle sağa sola dönüşleri göstererek anlatmak hiç mümkün değil, daha ellinci metreye gelmeden düğüm olursun mazallah!

12 Nisan 2010 Pazartesi

venedik seyahati

Karayoluyla Trieste’den geldik Venedik’e. Şehrin dışında birkaç park alanı hazırlanmış, arabanı oralara bırakıp deniz yoluyla geçiyorsun şehre. Biz de öyle yaptık, “vaporetto” ile elimiz kolumuz bavul dolu gittik. Tabi ki hata bir! Venedik’e gidecekseniz az ve öz eşya alın çünkü inanın bana onları “ta-şı-ya-cak-sınız”! Neyse, ben bilmedim taşıdım paşa paşa.